SİYONİZM’İN DÜNYA NÜFUSUNU AZALTMA PLANI
Yeni Dünya Düzeni adı altında dünyayı tek elden yönetme projesinin sahibi küreselciler; yeryüzünde var olan doğal kaynakların gün geçtikçe azaldığı, tarımsal ve sanayi ürünlerinin günümüz nüfusu için yeterli olmadığı ve yakın gelecekte nüfusunun on milyarlara dayanacağını öngörüsüyle, insanlığın açlık ve kıtlık gibi büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağını ileri sürmekteler. Öngördükleri bu “tehdide” karşı da artma eğilimi gösteren nüfusun durdurulması, hatta azaltılması fikrini savunmaktadırlar.
Siyonizm’in Tevrat’ta bahsi geçen “Arz-ı Mevud;” yani ‘Vaad Edilmiş Topraklar’ olarak ifade edilen, Fırat’tan Nil’e kadar olan bölgede, merkezî Kudüs olacak ‘Büyük İsrail Devleti’ kurarak dünyayı tek elden yönetme arzusunun önünden en önemli engel Yahudi dışında kalan ‘gereksiz’ nüfusu görmekteler. Kurmak istedikleri yenidünya düzeninde kendilerine hizmet edecek “yapay zekâlı robot” üretimi tüm hızıyla devam etmektedir. Yapay zekâlı robotların dışında, küreselciler açısından ‘makul’ oranda insan da adeta yarı robot, yarı insan varlıklar (cyborglar) haline getirilmesi öngörülmektedir.
“İnsanlık 2-0” adlı eserin sahibi Siyonist ABD´li gelecekçi yazar Ray Kurzweil; “Normal insana ihtiyacımız yok. Gelecekte robotlar ve Trans hümanizmle değiştirilmiş yeni bir insan ırkı olacak (cyborglar) ifadeleriyle insan ırkına dair dehşet verici düşüncelerini açık etmişti. Kurzweil, “Üstün İnsan Irkı” ve cyborgların var olacağı tarih olarak 2029’u öngörmektedir.
Transhümanizm’le değiştirilmiş yeni bir insan ırkına yer açmak için, gereğinden fazla olduklarına kanaat getirdikleri ve “gereksiz” olarak gördükleri insan neslinden bir şekilde kurtulmaları gerekiyordu.
Savaşlar ve terör, insan neslini azaltmanın en kolay ve en eski yöntemidir. Yıllardır dünyamızda şahit olmakta olduğumuz savaşlarda ve işgallerde insanlar topluca katledilmekte, soykırıma tabii tutulmaktadırlar. Son yıllarda, dünya nüfusunu azaltma operasyonuna küresel aktörlerin kurduğu ve kullandıkları terör örgütleri de önemli katkılar sunmuşlardır!
Aşılar ve ilaç kullanımının teşvik edilmesi sonucu, insanlar kısırlaştırıldı. GDO’ lu ve fabrikasyon gıdalarla çöken bağışıklık sistemi, hastalıklarda ve nihayetinde ölümlerde önemli miktarda bir artış sağlamıştır. Bunlara bir de evliliklerin önlenmesi, biyolojik silah ve kimyasal silahların el altından kullandırılması, doğum kontrol ilaçlarının yaygınlaştırılması ve Covid-19 benzeri virüslerin laboratuarlarda üretilip yaygınlaşmasını ilave edebiliriz.
Gazeteci F. William Engdahl; “Ölüm Tohumları” adlı eserinde, dünyadaki egemen güçlerin üstün ırk oluşturma ve dünya nüfusunu azaltmak için yapılanları şöyle anlatmakta: “Aile plânlaması, doğum kontrolü, tarımda sözde yeşil devrim… Dünya Sağlık Teşkilatı, Dünya Bankası, Rockerfeller Vakfı ve daha niceleri hep bu gizli amaca kilitlendi. Küçük bir elit dışında kalanlar ise bu gizli amaçtan habersizdir.”
Bugün tüm dünyayı vuran Koronavirüs (COVID-19) salgını, gözlerin yeniden Siyonizm’in dünya nüfusunu azaltma planı iddialarına çevrilmesine neden oldu. Virüs salgını ortaya çıkmadan aylar önce filmlere, romanlara ve hatta raporlara konu olmuştu. Bu raporlardan biri Siyonist Rockefeller ailesine ait, Rockefeller Vakfı tarafından 10 yıl önce yayınlandı. Raporda, Koronavirüs salgınını bire bir anlatıldığı görülmekte.
Gelecek bilimci Peter Schwartz’ın; Rockerfeller Vakfı’na bağlı olarak kurduğu, Global Business Network tarafından yayınlanmış, “Teknoloji ve Uluslararası Kalkınmanın Geleceği İçin Senaryolar” başlıklı, 2010 yılında yayınlanan raporda, 2030 yılına kadar gerçekleşecek kehanetler yer alıyor. Bu kehanetlerden birisi, günümüzde dünyayı kasıp kavuran Kovid -19 virüsüdür. Salgın sürecinde gelişmiş ülkelerin alt üst olacağı ifade edilen raporda; “Yıllardır öngörülen küresel salgın geldi. Hızla yayılan virüs, salgınlara en hazırlıklı ülkeleri bile alt üst etti” ifadelerine yer veriliyor. Raporda, insanları virüsten korumak adına hükûmetlerin “olağanüstü önlemler” alacağı belirtiliyor. Raporda ayrıca; “yüz maskelerinin kullanımının zorunlu hale getirilmesinden, süpermarketler gibi toplumsal alanlara girişlerde vücut ısısı kontrollerine kadar çok sıkı kural ve kısıtlamalar uygulandı” gibi günümüzde gördüğümüz uygulamalar 10 yıl öncesinden anlatılıyor. Raporun en ilginç bölümü belki de virüsten ilk olarak Çin’in kurtulmayı başaracağı kehanetinde bulunuluyor olmasıdır. Raporda ayrıca; Salgının ekonomiler üzerinde çok ciddi bir etkisi olacağı, uluslararası ticaret faaliyetleri durma noktasına geleceği vurgulanmaktadır.
Söz konusu rapor, Rockefeller Vakfı’nın yayımlarının yer aldığı resmî sitesinde 25 Mayıs 2010’da “www.rockefellerfoundation.org/ news/ publications/ scenarios-future- technology” adresinden paylaşıldı. Bir süre erişime açık kalan bu rapor, daha sonra bilinmeyen bir nedenden ötürü siteden kaldırıldı.
The Jerusalem Post, Türkiye’de Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın 6 Mart tarihinde dile getirdiği: “Şimdi tüm dünyayı saran Koronavirüs’ü konuşuyoruz. Elimizde kesin bir delil olmamakla birlikte bu virüs Siyonizm’in insan sayısını azaltma ve çoğalmasını engelleme amaçlarına hizmet ediyor.
Önemli araştırmacılar da bunu dile getiriyor” sözleri ile Abdurrahman Dilipak’ın 10 Mart’ta kaleme aldığı “Korona mı, durun bakın hele!” bşlıklı yazısından bir bölümü manşetine taşıdı.
Gazete, Dilipak’ın yazısında, İsrail’in Koronavirüs aşısının bir parçası olduğunu belirttiği iddialar dışında şu cümlelere yer verdi. “Bakın birileri bugün bu Nazi hayalini hayata geçirmek için kollarını sıvamış durumda. Bu faşist bir plandır.
Bugün sahiplenir göründükleri gay ve lezbiyenleri işleri bittikten sonra “izale” etmenin planları da masalarında hazır ve onlar için sıradan ve kolay bir iştir.
Bunlar için kadın sadece insan çiftliklerinde kuluçka görevi yapan biyonik robotlar sanki. Ama tabii bunlara göre önce dünya nüfusunu büyük ölçüde azaltmak gerekiyor. Bunun en kansız ve trajik olmayan şekli ise aileyi ifsat ve kısırlaştırma! Yapmak istedikleri budur. Belki yarın Korona’nın aşısı, ilacı diye sunacakları şeye kısırlaştırıcı bir şeyler de katacaklardır. Bu arada mikrop para ile de geçebiliyormuş ya, o zaman o zaman yaşasın Bitcoin. Bir taşla birkaç kuş birden vurmak lazım…”
Koronavirüs’ün daha önce laboratuarlarda üretilip kasıtlı olarak dünyaya salındığına dair iddiayı dillendirenlerin elini güçlendiren açıklamalar ve veriler bunlardan ibaret değil.
Koronavirüs (COVID-19) illetinin, Siyonizm’in dünya nüfusunu azaltma planının bir parçası olduğuna dair iddiayı öne sürenler, David Rockerfeller’in geçmişte yaptığı; “Yeryüzünde yaşayan insan sayısı çok fazla. Dünya bunu kaldırmaz. Mevcut nüfus dünya için büyük tehdittir” şeklindeki açıklamalarını da dayanak göstermektedir. Elbette, sadece geçmişte söylenmiş bir düşünceden yola çıkarak bugün dünyayı kasıp kavuran bir virüsün nasıl ortaya çıktığını açıklamak için yeterli değildir. Yetmeyeceği gibi ispat etmek de pek mümkün olmayacaktır. Zira minareyi çalan kılıfını da hazırlarmıştır.
Eldeki bilgi ve verilerle somut bir sonuca ulaşılsa dahi dünya medyasını elinde bulunduranların bu hakikatleri dünya kamuoyunun gözünden kaçırmayı her zamanki gibi yine başaracaktır.