Halkın en fazla tükettiği 76 gıda ürününden oluşan bir sepette yapılan araştırmaya göre ağustos ayı itibariyle bu ürünlerdeki yıllık fiyat artışı % 40 ‘lar seviyesine dayanmış durumda. 2021 yılı asgari ücret zammının yüzde 21,56 olduğunu düşündüğümüzde sadece son bir yılda ücretli çalışan insanların satın alma gücünde yüzde yirmiye yakın bir düşüş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Son iki yılda özellikle temel gıda ürünlerinde yaşanan bu aşırı artışlar sosyal bir infiale neden olacak seviyelere gelmek üzere. Hükümetin bu konuda başta hal yasası olmak üzere radikal ve sert tedbirler almaması durumunda bu durumu istismar edebilecek iç ve dış güçlerin hazırda beklediğini sanırım bilmeyen yoktur.
Geçtiğimiz hafta sonunu ailece, 30 Ağustos tatilini de fırsat bilerek Orhangazi’ye bağlı Örnek köyümüzde geçirdik.
Tabii ki bu günler köylerde sebze ve meyvelerin en bol olduğu ve hasatların başladığı dönemler. Diğer taraftan köyde insanların yoğun bir şekilde salça yaptığını görünce biz de domates ve biberlerimizi aldık ve koyulduk salçamızı yapmaya. Tam bu esnada Yeni Akit Gazetesi haber merkezinden arayarak “Gıda fiyatlarındaki aşırı artışlar” ile ilgili haber yapmakta olduklarını ve bu konu ile ilgili görüşlerime haberde yer vermek istediklerini belirttiler. Ben de naçizane bir taraftan en temel gıdamız olan salçayı karıştırıyor diğer taraftan da yazımı baskıya yetiştirmeye çalışıyordum.
Bu esnada köyde yaşayan ve çiftçilik yapan kardeşimin “Abi gübre fiyatlarından tut , ilaç fiyatlarına kadar o kadar zam yaptılar ki işin içinden çıkamıyoruz, dövizi bahane ediyorlar, maliyetleri bahane ediyorlar ve istedikleri fiyatlarda bize gübreleri, ilaçları satıyorlar. Onlar da biliyor ki bunları almak mecburiyetindeyiz, ama bu tam bir fırsatçılık tam bir üç kağıtçılık.” Şeklindeki sitemleri yazının içeriğini değiştirmeme neden oldu.
Dolayısıyla yazımın içeriğini reel maliyet artışlarının yarattığı fiyat artışlarından çok bu durumu istismar eden sermaye gruplarına ayırma ihtiyacı hissettim.
Konu ile ilgili gazetedeki özet açıklamalarım şu şekilde:
Manipülasyona karşı önlem şart
Ekonomist Mustafa Özbay, “Özellikle küresel alanda covid salgınının doğurduğu maliyet artışlarının yanında yerel anlamda yaşanan stokçuluk ve manipülatif girişimler özellikle temel gıda ürünlerinde aşırı fiyat artışlarına sebebiyet vermektedir. Temel gıda fiyatlarındaki bu psikolojik artış beklentisi sektörle hiçbir ilişkisi olmayan bazı sermaye gruplarının sektörü manipüle etmeleriyle daha da hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Bu önlemlerin başında stokçuluğun ve manipülatif eylemlerin cezalandırılmasına yönelik yoğun denetimler gelmektedir. Diğer taraftan özellikle tanzim satış kooperatiflerinin yeniden hızlı bir şekilde devreye alınarak bu gayri ahlaki girişim ve yapılanmaların önüne geçilmesi gerekmektedir” dedi. Bir kargaşa ortamının oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çeken Özbay, “Bir kargaşa ve başkaldırı ortamı yaratmak isteyen küresel güçler ve yerli iş birlikçileri için bulunmaz bir fırsata dönüşen bu durum için acil önlemler alınması gerekmektedir. Bu durum bazı kesimler tarafından bir istismar aracı olarak kullanılarak siyasi bir rant elde etme aracı haline gelmiştir” ifadelerini kullandı.
Yazımın tamamı ise şu şekildeydi:
Son dönemlerde temel gıda fiyatlarında meydana gelen fahiş artışlar özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın satın alma gücünde önemli değişikliklere neden olmuştur.
Bu agresif fiyat artışlarını iki kategoride değerlendirmek gerekiyor. Birincisi döviz kurlarının girdi maliyetleri ve ihracatı artırıcı etkisi, ikincisi ise bu maliyet artışlarının doğurduğu fırsatçılık ortamı.
Özellikle küresel alanda covid salgınının doğurduğu maliyet artışlarının yanında yerel anlamda yaşanan stokçuluk ve manipülatif girişimler özellikle temel gıda ürünlerinde aşırı fiyat artışlarına sebebiyet vermektedir. Temel gıda fiyatlarındaki bu psikolojik artış beklentisi sektörle hiçbir ilişkisi olmayan bazı sermaye gruplarının sektörü manipüle etmeleriyle daha da hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir.
Diğer taraftan döviz kurlarında meydana gelen artışın ihracatı artırıcı etkisinin yanında yurt içi fiyatları artırıcı bir etkisinin de olduğunu belirtmek gerekiyor.
Özetlemek gerekirse küresel anlamda özellikle covid ortamının da etkisiyle yaşanan fiyat artışları belirli sermaye kesimlerinin manipülatif hareketleriyle agresif artışlara neden olmuştur. Bu durum bazı kesimler tarafından bir istismar aracı olarak kullanılarak siyasi bir rant elde etme aracı haline gelmiştir. Bir kargaşa ve başkaldırı ortamı yaratmak isteyen küresel güçler ve yerli iş birlikçileri için bulunmaz bir fırsata dönüşen bu durum için acil önlemler alınması gerekmektedir.
Bu önlemlerin başında stokçuluğun ve manipülatif eylemlerin cezalandırılmasına yönelik yoğun denetimler gelmektedir. Diğer taraftan özellikle tanzim satış kooperatiflerin yeniden hızlı bir şekilde devreye alınarak bu gayri ahlaki girişim ve yapılanmaların önüne geçilmesi gerekmektedir.
Tanzim Satış ve Belediyeler
Maalesef serbest piyasa ekonomisinin en büyük handikabı stokçuluk ve tekelleşen firmaların ortaya çıkardığı rant ekonomisi. 1970 li yıllarda tam da bu nedenle ortaya çıkan tanzim satış noktaları zamanla Tansaş ismindeki markete dönüşüyor ve 1980’lerde Tansaş bir zincir market oluyor. 1990’lı yıllarda başarılı bir market haline dönüşen Tansaş, önce Doğuş grubunun bünyesine katıldı, 2005 yılında ise Migros’a satıldı.
Bu mağazaların gerek Tarım Bakanlığı gerek ise Belediyeler olarak tekrar gündeme alınması durumunda hem fiyatlar hem de kalite açısından çok olumlu etkilerinin olacağı kanaatindeyim.
Günümüzde maalesef sektörle hiç ilgisi olmayan bazı sermaye grupları çok yüksek miktarlarda ürünleri toptan ve çok düşük fiyatlarla satın alıp uzun süre depolarda bekleterek adeta karaborsa ortamı yaratmaktadırlar. Bu durumda bir taraftan tarım üreticileri çok ucuza ürünlerini satarken son tüketiciler de akla hayale sığmayacak fiyatlarla ürünleri satın almaya çalışıyor veya alamıyor. Buna karşı en radikal önlem üretici-çiftçiden direkt alımlar yaparak monopolcu piyasaya müdahale etmek olacaktır.