Her devirde vatanına, davasına ve liderine ihanet edenler olmuştur. Hak-Batıl mücadelesi var oldukça da olmaya devam edecektir.Bizleri çok üzse de, yüreğimizi acıtsa da durum böyledir. Tarih bu ihanetlerin örnekleriyle doludur.
Bizi köleleştirmek, boyunduruk altına almak için en kullanışlı araç, bizdenmiş gibi görünenlerin sahaya sürülmesidir. Bu yöntem binlerce yıldır başarıyla uygulanmaktadır. Cennet Mekân Sultan Abdülhamit, bu yöntemle alaşağı edilen liderlerden sadece biridir.
Bugün de aynı senaryo devrededir. Değişen tek şey senaryoyu planlayanlar ve uygulayanlardır. Türkiye ne zaman ayağa kalkmak için bir teşebbüste bulunsa…
Ne zaman tam bağımsız politika gütmeye başlasa… Düşmanlarının kendisine yönelik operasyonlarını akamete uğratmak için karşı atağa geçse…
Halkının ekonomik refahını sağlamak için önemli adımlar atsa; Gezi Kalkışması, 17-25 Aralık, 15 Temmuz darbe girişimi gibi saldırılarla karşı karşıya kalmakta. Bu süreçlerde bize en büyük darbeyi; bizden sandığımız, aynı kıbleye döndüğümüz, yıllarca aynı idealler için mücadele ettiğimiz, “kardeşim” diye takdim ettiğimiz ve kendilerine en önemli makam ve mevkileri layık gördüklerimiz vurmaktadır.
Bir tarafta “dava adamlığını” dillerinden düşürmeyen fakat makam- mevki, şan-şöhret, siyasi ikbal veya başka gerekçelerle davaya ve onun liderine ihanet edenler; öte yanda davası için kendisine sunulan tüm dünyalık menfaatleri ellinin tersi ile iten ve gözünü kırpmadan ölüme giden gerçek dava insanları. Elbette bu güzel insanlara verilebilecek çok örnekler mevcuttur. Ben bu yazımda, Mısır firavunlarından Cemal Abdunnasır`ın 1966 yılında idamına karar verdiği şehit Seyyid Kutup`un dirayetli ve onurlu duruşundan kısaca bahsetmek istiyorum. Seyyid Kutup, sırf fikirlerini söylediği, yazdığı ve hakkı haykırdığı için yıllarca zindanlarda ağır işkenceler altında tanınmayacak vaziyete getirildiği halde düşmana eyvallah etmeyen büyük bir dava adamıdır. Dönemin firavunu Nasır, idamın infazının durdurulması ve serbest kalması karşılığında Seyyid Kutup`a özür dilemesini teklif eder. Küfrü terk edip Allah`ın yolunda yürümekten, yazdıklarından ve inancından dolayı özür…
Kısacası, canı karşılığında davasını, liderini ve dava arkadaşlarını satmasını istemişlerdir. Ülkemizde “can” korkusu olmamasına karşın farklı çıkarlar uğruna davasına ve liderine ihanet etmekten hayâ duymayan niceleri gibi yapmadı. O, doğru olanı yaparak canını yüce Yaradan`a satmıştı! Çünkü o, sadece Allah`a ve ahiret gününde hesaba çekileceğine tam anlamıyla inanmış bir mümindi. Firavunun teklifine her Müslüman’a örnek olması gereken şu muhteşem cevabı gönderir: “Eğer idamı hak etmiş olarak “Hakk”ın emri ile ipe çekiliyorsam, buna itiraz etmek haksızlıktır. Eğer batılın zulmüne kurban gidiyorsam, batıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam!”
Günümüzde ne de çok hasret kalmışız Seyyid Kutup gibi sağa sola yalpalanmadan, Emperyalistlere, Siyonistlere, çağdaş firavunlara ve de küresel güçlerin hegemonyasına karşı dik duracak yiğitlere. Özür dilemeden, korkmadan, cesurca İslam`ın onurlu sesini yükseltecek ve mazlumların onurunu koruyacak korkusuz neferlere.
Küfrün karşısında eğilmeden dik duran yiğitlere, dava adamlarına selam olsun!
VE Aleyküm Selâm
Hocam kaleme almış olduğun bu güzel makale için öncelikle teşekkür ediyorum
Her noktasına virgülüne kadar her kelimesine kadar vurgulamış oldun cümleler hahıkati ön görüyor
Makalenizin aydınlatıcı belirgin cümlelerle konulara ve zamanlara atıf yapmanız konuyu daha anlamlı kılmıştır
Konuların derinliği ne tarihi analizleriz
Fersah fersah işlemeniz
Makaleye ayrıca güzellik katmış elinize yüreğinize sağlık böyle makalelerinizin devamını diliyor sağlık esenlik huzurlu mutlu ömürler diliyorum hocam